Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, sadaka vermek ibadettir, ibadetin sebebi Allah’ın emridir, neticesi ise Allah’ın rızadır. Bu nedenle “ibadet yaptık ama başımıza yine bela geldi” denilmez.

Kaldı ki, bir belanın binler çeşidi vardır, bunlardan hafif olanın gelmesi bile diğerlerinden Allah’ın koruduğu anlamına gelebilir.

Demek ki biz sadakanın belayı def etmeye vesile olduğunu biliriz, ama sadakayı Allah için veririz, sonuç ne olursa olsun sadaka verme ibadeti gerçekleşmiş olur.

Bu arada bilemediğimiz nice belaların define vesile olmuş olmamış mı diye düşünmeyiz. Allah’ın sonsuz hikmetine ve rahmetine mazhar olduğumuzun şuuruyla mesrur ve memnun oluruz.

Ayrıca, bu gibi ayet ve hadislerde terğib ve terhib yani ibadetleri yapmaya teşvik günahlardan sakındırma üslubu söz konusudur. İrşat üslubunu da tazammun eden bu gibi ifadelerin hükmü umumi değil, mutlaktır. Mantıkçıların ifadesiyle “bir kaziye-yi müstemirre değil, bir kaziye-yi mümkinedir”. Yani her zaman herkes için değil, Allah’ın dilemesine bağlı olarak yerine gelir.

İnsanlık camiasında karşılıklı yardımlaşmayı tahakkuk ettirmek için “Kaziye-yi mümkine, kaziye-yi müstemirre” şeklinde görüntü veren bir irşat üslubu kullanılmıştır. 

Mevcut suretin tahakkuku için belli şartlar vardır. O şartların yokluğu meşrutun da yokluğunu gerektir. Örneğin hurma çekirdeğini ekersen şu kadar hurma alırsın denilse, her toprağa her mevsimde her insan için düşünülmemeli. Bunun diğer şartları da yerine getirilmeli…

Bu kurallar itibariyle konuya bakıldığında hem verilen müjdenin doğru hem şartların tam yerine getirilmediği için sonucun da vücut bulamamasının bir çelişki olmadığı anlaşılır.

İlave bilgi için tıklayınız:

– İbadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları?

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet