Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, o günün şartlarına uygun olarak Müslümanlar tuvalet ihtiyaçlarını gidermişler ve buna uygun yerle edinmişlerdir. Nitekim Peygamber (asm) Efendimizin tuvalet adabıyla ilgili durumları da ashabına öğretmiştir.

Ancak bugünkü gibi bir tuvalet anlayışının o zamanda olması mümkün değildir.

Ayrıca tuvalette esas olan gizliliktir, buna uygun olmak şartıyla her yerde bu ihtiyaç giderilebilir. İşte bu gerçekten ötürü Peygamberimiz (asm), “Kim hacet görmeye giderse gizlensin, şayet gizlenmek için bir kum tepeciğinden başka bir şey bulamazsa, onu arkasına alsın.” demiştir. (Ebu Davud, Ṭaharet, 19)

Bu gibi durumlarda esas olan, bedensel ihtiyaçların mahremiyete uygun olarak giderilmesidir. O günün şartlarına toplum yapısına uygun olarak bu ihtiyaçlar giderilmiş, dost düşman hiç kimse de bunu garipsememiştir.

Ayrıca, peygamberlik görevinin, tuvalet binası yapmaktan bin kat daha önemli olan meseleleri vardır. O konuda tebligatı yapmak, icap ederse savaşmak, dini emir ve yasaklarına riayet etmek gibi birçok husus çok daha önemlidir. “Kaval sesi uzaktan hoş gelir.” sözünü de düşünmekte fayda vardır.

İslam’ın vahyi olan Kuran-ı hakîm 23 yılda tedriç metodunu bir eğitim metodu olarak takip ettiği gibi, sosyal hayatın meselelerini de aynı tedriç metodunda tatbik etmek hikmete en uygun olandır.

Bir mümin olarak şuna kesin inanmak gerekir ki, sonsuz ilim, nihayetsiz hikmet, nihayetsiz kudret sahibi olan Allah’ın ve onun elçisinin yanlış yapması ve yapaktan aciz kalması mümkün değildir.

Namazın bir gecede farz kılınması, Haccın peygamberliğin son yılında Allah resulü tarafından tatbik edilmesi, içkinin dört safhada yasaklanması gibi farklı uygulamaların elbette hikmetleri vardır.

Bu hikmetler, yalnız kanun koyucuya bakmaz, aynı zamanda muhataplara da bakar.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet