Değerli kardeşimiz,

Evvela, gayrimüslimlerin hepsi aynı bölgede yaşamıyorlar ki, özerk bir bölgeden söz edilebilsin.

İkincisi, özerk bölge statüsü ülkenin bütünlüğüne mutlak zarardır, diye düşünüyoruz.

Gayrimüslimlerle hukukta, adalette eşit olmak İslam’ın emridir. Hz. Ömer (ra)’in, Hz. Ali (ra)’in, Salahaddin-i Eyyubî’nin, Sultan Fatih’in kendi hakimleri karşısında, kendi mahkemelerinde gayrimüslimlerle muhakeme olmaları bu eşitliğin canlı birer şahididir.

İslam hukukunda cumhurbaşkanının belli vasıfları vardır. Bunlardan biri de Müslüman olmaktır. Onun için buna dikkat edilme zorunluluğu vardır.

Fakat, gayrimüslimlerin milletvekili, vali, müdür olmaları, İslam hâkimiyeti açısından bir noksanlık değil, geniş hak ve özgürlüklerin bir yansımasıdır.

Bu konuda Bediüzzaman’a sorulan bir soru ve cevap şöyledir:

“S. Şimdi Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar. Nasıl olur?”

“C. Saatçi ve makineci ve süpürgeci oldukları gibi… Zira, meşrutiyet, hâkimiyet-i millettir. Hükûmet hizmetkârdır. Meşrutiyet doğru olursa, kaymakam ve vali, reis değiller, belki ücretli hizmetkârlardır. Gayr-ı müslim reis olamaz, fakat hizmetkâr olur. Farz ediniz ki, memuriyet bir nevi riyaset ve bir ağalıktır. Gayr-ı müslimlerden üç bin adamı ağalığımıza, riyasetimize şerik ettiğimiz vakitte, millet-i İslamiyeden aktâr-ı âlemde üç yüz bin adamın riyasetine yol açılıyor. Biri zayi edip bini kazanan, zarar etmez.”(Münazarat, s. 39-40)

İlave bilgi için tıklayınız:

– Bir İslam ülkesinde Müslümanlar dışında kimseler de yaşayabilir mi?…

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet