
İmtihan gerekli mi?
Soru Detayı“Neden imtihana tutulduk?” sorusunun bir cevabı olarak:
“Allah, insan oğlunun fıtratındaki kabiliyet ve istidatlarının inkişaf etmesi için imtihan ateşiyle teste tabi tutmuştur.” Deniliyor.
– Allah geleceği bildiğine göre ve gücü her şeye yettiğine göre bu kadar acıya kedere ve üzüntüye ne gerek vardı?
– Allah dilese imtihanın sonuçlarını bildiği için kullarını cennet veya cehenneme koyabilirdi. Allah sadece isimlerinin gereği olarak bu şekilde görmek istediyse bu acılar (hastalıklar, sakatlıklar, ölümler, kazalar vb.) zulüm olmuyor mu?
Değerli kardeşimiz,
Öncelikle ifade edelim ki, Allah’ın bilmesi, kullarının özgür iradeleriyle ne yapacaklarına göredir. Demek ki kulların iradeleriyle neyi tercih edeceklerine göre ilim vardır. Yoksa “ilme göre insanlar irade ediyorlar” denilemez.
Örneğin “Cebinizde ne kadar para var?” dediğimizde, cepteki paraya göre ilim ve bilgi olur ve ne varsa onu söylersiniz; yoksa sizin ilminize göre cebinizde para olmaz. Eğer öyle olsaydı, o zaman cebinizde olmasını istediğiniz kadar para var derdiniz o da olurdu. Ama herkes bilir ki böyle bir şey söz konusu değildir.
Demek ki, Allah’ın ilmin göre kullar yapmıyor, kulların yapacağına göre Allah biliyor.
İmana ilişkin konulardaki merakınız ve bunları sorma cesaretiniz için sizi tebrik ederiz. Bu tür sorular imanı zayıflatmaz, derinleştirir. Yeter ki cevapları ararken sorgulama veya eleştiri duygusu ile değil de merak ettiğiniz veya anlayamadığınız konuların hikmetini, gayesini, nedenini sorup imanımızı daha güçlendirmeye çalışalım.
Sorduğunuz sorular, tarih boyunca filozoflar, din alimleri, mütefekkirler ve tasavvuf ehlinin üzerinde kafa yorduğu konulardır.
İslam alimlerinin üzerinde hemfikir olduğu cevapları şöyle özetleyebiliriz:
1. İmtihan, İlahi Adaletin Bir Gereğidir
Ezelden ebede kadar var olan ve her şeyi bilen Yüce Allah, elbette insanların ne yapacaklarını biliyordur. Bunun yanında yine Allah dilese, hiç imtihana tabi tutmadan kullarını cennet ve cehenneme de koyabilirdi. Ama onları imtihan etmeden insanları cezalandırmak, ilahi adalete uygun olmaz. Eğer insanlar denenmeden cennet veya cehenneme girselerdi, “Allah’ım, bize fırsat verilmedi.” diyebilirlerdi.
Dolayısıyla imtihan, ilahi adaletin ve sorumluluğun bir gereğidir. Kuran-ı Kerim’de Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
“Biz hiç kimseye zulmetmeyiz. İnsan kendi elleriyle kazandığını bulur.” (Yunus 10/44)
Yani Allah ilmen biliyor olsa da kulun fiilen yapması ve sorumluluğu taşıması, adaletin tecellisi için gereklidir.
2. İmtihan, Fıtratın Gelişimi İçindir
Sizin de belirttiğiniz gibi, insanın içinde gizli kabiliyetler, yani merhamet, sabır, şükür, cesaret gibi potansiyeller vardır. Bunlar, Allah’ın isimlerinin birer tecellisi de olsa sadece, imtihanla ve zorlukla ortaya çıkar. Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir (ra) gibi büyük zatları diğerlerinin çok üstüne çıkaran şey, imtihan sırrıdır.
Ayrıca musibetler, hastalıklar, diğer sıkıntılar insanın kâmil hale erdirir ve olgunlaştırır. Tasavvuf geleneğinde, acı ve zorluklar bazen rahmetin kılık değiştirmiş hâli olarak görülür. Çünkü ruhun olgunlaşması için kırılma, arınma ve yakarış gerekir.
3. Her Şey Zıddı ile Bilinir
“Hiç acı olmasaydı.” diyemez miydik? Elbette diyebiliriz. Hiçbir şey Allah’ın kudretinden hariç değildir. Ama “Her şey zıddı ile bilinir.” kaidesince eğer hiç acı, sıkıntı, ölüm, hastalık olmasaydı; iyiliğin değeri, adaletin anlamı, sabrın kıymeti, hayatın farkı bilinemezdi. Zıtlıklar olmadan anlamlar ortaya çıkmaz.
Gece olmazsa gündüz kıymetli olmaz. Açlık olmasa tokluğun değeri bilinmez. Yokluk olmazsa varlığın anlamı olmaz. Hastalıklar ve diğer sıkıntılar olmazsa sağlığın ve mutluluğun anlamı bilinmez.
4. Acılar, Hastalıklar, Musibetler Geçicidir.
Dünya hayatı geçici olduğu gibi acıları da geçicidir. İnsanın sonsuz sene bir hayatı olduğu düşünüldüğünde, dünya hayatındaki bir iki senelik acıların ne kadar az ve sınırlı olduğu, ama sabretmek şartıyla sonuçları ebedi hayatta ne kadar verimli, faydalı olduğu anlaşılır.
Kuran’da sıkça vurgulandığı gibi:
“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.”(Mülk 67/2)
5. Hayatta Zulüm Değil Adalet, Hikmet ve Rahmet Dengesi Var
Zulüm, insanın hakkı olanı ona vermemek, hakkını elinden almak, onu hakkı olmayan kötü bir duruma zorla sokmaktır. Yani bir kişi, hak etmediği hâlde bir zarara uğruyorsa ve bu durum zorla yapılıyorsa, bu zulümdür.
Oysaki insanın sahip olduğu hiçbir şey kendisine ait değil, hiçbir şey çalışarak elde etmiş de değil. Ona verilen her şey, hayat ve hayatın tüm güzellikleri, Allah’ın ona bir ikramıdır. Allah, bu ikramını hikmetinin uygun gördüğü şekilde dağıtır, verir, keser, noksan bırakır. Yani mülk tamamen onundur. Biz, hem onun mülküyüz hem memlûküyüz hem mülkünde çalışıyoruz.
Burada kimsenin sitem etmeye hakkı yoktur ki buna zulüm denilsin.
Ayrıca insan bu dünyaya iradesi dışında gelmiş olsa da Allah tarafından akıl, irade, peygamber, kitap ve vicdanla uyarılmıştır. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu belirtmiştir. İnsan aklı ve vicdanı ile zaten doğruyu, yanlışı ayırt edebiliyor. Buna rağmen, yanlışı seçen insan acılara maruz kaldığında buna zulüm diyemez.
Bunun yanında Allah kimseye taşıyamayacağı yük vermemiştir:
“Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.”(bk. Bakara, 2/286)
Bu yüzden kişinin hayatı boyunca yaşadıkları zulüm değil; adalet, hikmet ve rahmet dengesidir.
6. Allah’ın Her Fiilinde Hikmet Vardır
Allah’ın her fiilinde hikmet vardır, ama biz onu her zaman kavrayamayız. Allah’ın yarattığı her şeyde nihai bir hayır ve amaç vardır. İnsan sadece dar bakış açısıyla bunu o an göremeyebilir.
Mesela, bir çocuk ağlayıp şeker ister, ama doktor ona hastalığına iyi geleceği için acı şurup verir. Burada doktor, çocuğa zulüm ediyor denemez, bilakis çocuğun hayrına olan şeyi yaptığı için merhametli ve adaletli bir doktor denilebilir.
Allah’ın iradesi, bizim sınırlı aklımızla tam olarak anlaşılamayabilir; bize düşen şey ona güvenmektir. Çünkü o hem Hakîm’dir sonsuz hükmet sahibidir hem de Rahim’dir, sonsuz merhameti vardır.
“Öyle ise, beyhude ıztıraba düşüp azap çekme. Mülk başkasınındır. O Mâlik hem Kadîr’dir, hem Rahîm’dir. Kudretine istinad et; rahmetini ittiham etme. Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safayı bul.
Hem der ki: Manen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîmin mülküdür. Mülkü sahibine teslim et. Ona bırak; cefasını değil, safasını çek. O hem Hakîm’dir, hem Rahîm’dir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi ‘Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler.’ de pencerelerden seyret, içlerine girme.” (Nursi, Mektubat, 20. Mektup)
7. “İlim, Fiili Zorunlu Kılmaz.”
Allah ne yapacağımızı bilir; ama bu bilgi, kişinin özgürce seçimini ortadan kaldırmaz.
Bu tıpkı bir öğretmenin, bütün çalışmalarını ve yaptıklarını bildiği bir öğrencisinin sınavda ne yapacağını önceden bilmesi gibidir. Ama bu durumda öğrenci hâlâ kendi kararını verme özgürlüğüne sahiptir.
Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet
Kurban Hizmeti - 7/24 Güvenilir Hizmet
Kurban Hizmeti olarak, ibadetlerinizde size destek olmak ve ihtiyaçlarınıza cevap vermek için 7 gün 24 saat hizmetinizdeyiz. Her zaman yanınızda olmayı ilke edindiğimiz hizmet anlayışımızla, kurban bağışlarınızı güvenle gerçekleştirebilmeniz için buradayız.
Kurbanlık Fiyatlarımız:
- Keçi: 1750 TL
- Koyun: 2000 TL
- Koç: 2250 TL
Bizimle iletişime geçmek çok kolay! Sorularınız, bağışlarınız ve bilgi almak için 0551 928 5784 numaralı telefonumuzdan her zaman bize ulaşabilirsiniz.
Kurban ibadetlerinizi en sağlıklı ve doğru şekilde yerine getirmeniz için Kurban Hizmeti olarak yanınızdayız. Güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışımızla her zaman hizmetinizdeyiz.
Sizin için buradayız!