✅ %100 güvence ve tam iade garantisi!

BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?

İmam Musa Kazım’ın hayatı hakkında bilgi verir misiniz?

Değerli kardeşimiz,

Ebu’l-Hasen Mûsâ el-Kâzım b. Ca’fer es-Sâdık b. Muhammed el-Bâkır (ö. 183/799), 7 Safer 128 (8 Kasım 745) tarihinde Me­dine yakınındaki Ebvâ’da doğdu. Annesi Hamide (Humeyde) bint Sâid el-Berberiyye’dir. Hayatının ilk devresini Medine’de babası Ca’fer es-Sâdık’ın yanında geçirdi. Öğrenimiyle ilgili bilgiler son derece sınırlı olmakla birlikte, babasından ve Abdülmelik b. Kudâme el-Cumahîden rivayette bu­lunduğu bilinmektedir. en-Nefsüzzekiyye diye bilinen Muhammed b. Abdullah el-Mehdî’nin 145 (762) yılında Abbasî Hali­fesi Mansûr’a karşı başlattığı isyan hare­ketine baba bir kardeşi Abdullah el-Eftah’la birlikte katıldığı nakledilir. Babasının 148’de(765) vefatı üzerine, imamet konusunda ortaya çıkan farklı görüşlerden kendi imameti dı­şındaki iddiaları reddetmiş, aralarında Ca’­fer es-Sâdık’ın yakın çevresinden ileri gelenlerin de bulunduğu bir grubun desteğiyle ima­metini ilân etmiştir. Abdullah b. Ca’fer’in ölümünden sonra Futahiyye diye anılan mensuplarının büyük bir kısmı ile İsmâiliyye’yi teşkil edecek grup­ların dışında kalanlar, zaman içinde Mûsâ el-Kâzım’in imametini benimsemiştir.

Abbâsîler’e karşı barışçı bir politika iz­leyip daha çok ibadet ve takvaya yönelen Mûsâ el-Kâzım’ın düşüncelerini benimse­yenlerin çoğalması, büyük miktarlara ula­şan atıyye ve ihsanlarda bulunması Hali­fe Mehdî-Billâh’ın ondan şüphe etmesine yol açtı. Bu sebeple Medine’den Bağdat’a getirilerek bir süre hapsedildi. Ancak ha­life 169 (785} yılında onu hapisten çıkarıp gönlünü aldı. Kendisine ve evlâtlarına kar­şı isyan etmeyeceğine dair yemin ettir­dikten sonra 3.000 dinar vererek Medine’­ye gönderdi. Aynı yıl içinde Abbasî idaresine karşı isyan edenlerin onu isyanı kışkırtmakla suçladığı ve kendisini öldürmeyi planladığı nakledilir. Halbuki Mûsâ el-Kâzım, Hüseyin b. Ali’nin hareketine katılmadığı gibi onu uyarmış, bunu hayatıyla ödeyeceğini söyleyerek vaz­geçmesini istemişti. Kadı Ebû Yûsuf ha­lifeyi ikna edip Musa’yı öldürmekten vazgeçirdi. Buna rağ­men Mûsâ, Abbasî halifelerinin gözünde şüpheli bir kimse olmaktan kurtulamadı.

Hârûnürreşîd’in hilâfetine kadar (170/ 786) Medine’de kalan Mûsâ el-Kâzım çe­şitli bahaneler ileri sürülerek Bağdat’a celbedildi ve hayatının son dört yılını hapis­hanede geçirdi. Bazı rivayetlere göre ha­life, Mûsâ el-Kâzım’ın mensuplarından Hişâm b. Hakem’in düşüncelerine önce ilgi duymuş, ardından bunları tehlikeli bula­rak imamın hapsedilmesini emretmiştir. Diğer bir rivayete göre ise Vezir Yahya b. Hâlid el-Bermekî ile birlikte bazı ileri ge­lenler, Mûsâ el-Kâzım’ın sahip olduğu iti­barın ileride kendilerine zarar vereceğin­den endişe edip onu halife nezdinde tehli­keli bir şahsiyet olarak göstermişlerdir.

179 yılı Receb yahut Ramazan ayında umre için veya aynı yılın Zilhicce ayında hac maksadıyla yola çıkan Hârûnürreşîd, Me­dine’ye ulaştığında başta Mûsâ el-Kâzım olmak üzere şehrin ileri gelenleri tarafın­dan karşılandı. Mescid-i Nebevî’ye giden ve Hz. Peygamber (asm)’in kabrini ziyaret eden halife kabrin başında, ümmet içinde ka­rışıklığa ve kan dökülmesine sebep oldu­ğundan torunu Musa’yı hapsedeceğini, bu sebeple kendisinden özür dilediğini söyle­di. Ardından Mûsâ yakalanıp bir rivayete göre doğrudan Bağdat’a gönderilmiş, di­ğer bir rivayete göre ise halkın tepkisini hafifletmek amacıyla Mûsâ el-Kâzım iki katır üzerine konulan mahmillerden biri­ne bindirilmiş, Basra ve Küfe yol ayırımına gelindiğinde kafile ikiye ayrılarak biri Bas­ra’ya, diğeri Kûfe’ye sevkedilmiştir. Basra’­ya ulaşan Mûsâ, Vali İsâ b. Ca’fer b. Mansûr’a teslim edildi ve burada bir yıl kadar hapiste kaldı. Musa’nın ibadet ve takva­sından etkilenen vali halifenin öldürme is­teğini yerine getirmedi ve yazdığı mek­tupta Müsâ aleyhinde bir delil bulamadığını, onu başkasına teslim etmesini, aksi takdirde kendisini salıvereceğini bildirdi. Ardından Bağdat’a getirilerek hâcip FazI b. Rebrin gözetiminde ev hapsinde tutul­du; halifenin gördüğü bir rüya üzerine ser­best bırakıldıysa da kısa bir süre sonra tekrar hapsedildi. Bu defa FazI b. Yahya el-Bermekî’nin nezaretinde ev hapsinde tutulan Musa’ya karşı Fazl’ın iyi davrandığı belirtilmektedir. Bu sırada Musa’nın çevrede­ki mensuplarıyla ilişki kurduğu şeklindeki haber, Rakka’da bulunan halifeye ulaşınca halife onun öldürülmesi için Fazl’a yazılı emir gönderdi. Fakat onun da emri yeri­ne getirmeyip Mûsâ el-Kâzım’ı 100 kamçı vurdurmak suretiyle cezalandırdığı nakle­dilir.

Daha sonra Mûsâ el-Kâzım, Bağdat emniyet görevlisi Sindî b. Şâhek’e teslim edildi. FazI ile halife arasında geçen olay­ları öğrenen Fazl’ın babası Yahya b. Hâlid halifeyi ziyaret ederek oğlunun yaptığı ha­tadan dolayı affedilmesini ve ona verilen görevin kendisine verilmesini istedi. Hali­feden öldürme emrini alan Yahya Bağ­dat’a dönerek Sindî b. Şâhek’le irtibat kur­du ve Musa’yı öldürttü. 

Taberî hiçbir ayrıntıya girmeksi­zin Mûsâ el-Kâzım’ın Receb 183’te öldü­ğünü kaydetmiş, diğer Sünnî tarihçiler de aynı şekilde hareket et­mişlerdir.

Cenazesi, Arap ileri ge­lenlerinin defnedildiği Bağdat’ın kuzeyba­tısındaki Mekâbirukureyş’de def­nedildi ve ardından üzerine bir türbe yap­tırıldı. Torunu Muhammed et-Taki’nin de gömüldüğü bu türbe, Şah İsmail tarafın­dan genişletilerek tamir ettirilmiş, bu ça­lışmalar Kanunî Sultan Süleyman zama­nında tamamlanmıştır. Mûsâ el-Kâzım’ın hanımlarından ve cariyelerinden olan erkek ve kız evlâtlarının toplam sayı­sı rivayetlere göre otuz yedi ile altmış ara­sında değişmektedir. Çeşitli kaynaklarda erkeklerin sayısı on sekiz-yirmi üç, kızla­rın sayısı on dokuz-otuz yedi olarak gösterilmektedir.

Güvenilir bir râvi olan Mûsâ el-Kâzım’dan oğulları Ali er-Rızâ, İbrahim, İsmail ve Hü­seyin, kardeşleri Muhammed ve Ali riva­yette bulunmuştur. Mensuplarının çoğu onun hapiste iken öldüğünü ve imametin Ali er-Rızâ’ya geçtiğini kabul etmiştir. Bu­nun yanında Mûseviyye diye anılan bir grup onun ölmediğini, mehdî olarak zu­hur edip dünyaya adalet getireceğini ve­ya öldüğünü, fakat kâim olarak ortaya çı­kacağını, bir kısmı da Allah’ın onu Hz. İsâ gibi semalara yükselttiğini ve kıyametten önce zuhur edeceğini iddia etmiştir. Bu arada ölüp ölmediği hususunda tereddüt edenlerin yanı sıra imametin onunla niha­yete erdiğini ileri sürenler de vardır. Öldüğünü kabul etmeyip zamanı gelince yeniden gönderileceğini söyleyen Vâkıfe ile İsnâaşeriyye arasında önemli tar­tışmalar olmuştur.

Mûsâ el-Kâzım tasavvufta da önem­li şahsiyetler arasında zikredilmektedir. Şakîk-ı Belhî kendisini 149 (766) yılında Kâdisiye’de gördüğünü ve onun Allah’ın ve­lîlerinden biri olduğunu söylerken Ma’rûf-i Kerhî ve Bişr el-Hâfî de onunla buluştuk­larını belirtmektedir.

(bk.TDV. İslam Ansiklopedisi, Mûsa el-Kazım md.)

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet


Kurban Hizmeti - 7/24 Güvenilir Hizmet

Kurban Hizmeti olarak, ibadetlerinizde size destek olmak ve ihtiyaçlarınıza cevap vermek için 7 gün 24 saat hizmetinizdeyiz. Her zaman yanınızda olmayı ilke edindiğimiz hizmet anlayışımızla, kurban bağışlarınızı güvenle gerçekleştirebilmeniz için buradayız.

Kurbanlık Fiyatlarımız:

  • Keçi: 1750 TL
  • Koyun: 2000 TL
  • Koç: 2250 TL

Bizimle iletişime geçmek çok kolay! Sorularınız, bağışlarınız ve bilgi almak için 0551 928 5784 numaralı telefonumuzdan her zaman bize ulaşabilirsiniz.

Kurban ibadetlerinizi en sağlıklı ve doğru şekilde yerine getirmeniz için Kurban Hizmeti olarak yanınızdayız. Güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışımızla her zaman hizmetinizdeyiz.

Sizin için buradayız!

Telefon
WhatsApp
kurban bağışı
kurban bağışı