
Hazreti Muaviye döneminde yapılan önemli icraatlar nelerdir?
Soru DetayıHazreti Muaviye dönemi hakkında malûmat verir misiniz? Hulefa-i Raşidin dönemi hakkında malûmata ulaşmak kolay ama sosyal medyada Hazreti Muaviye’ye döneminde malûmata ulaşmak zor onun döneminde yapılan önemli icraatlar hakkında malûmat verir misiniz mesela döneminin fetihleri İslam tarihinde ilk standart orduyu kurması vesaire.
Değerli kardeşimiz,
Hz. Muaviye, 602 veya 603 yılında Mekke’de doğdu. Ebu Süfyan ile Hind bint Utbe b. Rebaa’nın oğlu, Ümmü Habibe bint Ebû Süfyan’dan dolayı Peygamberimiz Hz. Muhammed’in kayınbiraderidir.
Resulullah’ın peygamberliğini ilân etmesinden sonra Kureyş’in diğer ileri gelenleriyle birlikte İslâm’a cephe alan ve Bedir Savaşı’nın ardından üstlendiği Mekke liderliğini şehrin fethine kadar sürdüren babasının gözetiminde bir şehzade gibi büyüdü ve onunla birlikte fetih sırasında Müslüman oldu.
Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber’e katiplik ve onun vefatının ardından Suriye üzerine gönderilen dört ordudan birinde kumandan yardımcılığı yapan Hz. Muaviye, 17’de (638) Hz. Ömer tarafından önce Ürdün, ertesi yıl Dımaşk valiliğine tayin edildi.
19 (640) yılından sonra halifenin emriyle Filistin’in sahil şehirlerinden Kaysariye, Askalan ve Trablusşam’ı aldı, sahillere karakollar kurup asker yerleştirdi. Bu arada Bizans’tan kalma tersanelerden yararlanarak İslam donanmasında ilk deniz birliklerini teşkil etti. Arkasından sahillere yakınlığı dolayısıyla tehlike oluşturan Kıbrıs’a sefer düzenlemek için halifeden izin istediyse de alamadı.
Hz. Osman döneminde Filistin, el-Cezire, Humus ve Kınnesrin’in de uhdesine verilmesiyle Suriye genel valiliğine getirildi.
27 (648) yılında Kıbrıs’a bir donanma gönderilmesi hususunda Hz. Osman’ı ikna eden Hz. Muaviye, yolladığı 1700 parçalık filo ile adayı kan dökmeden yılda 7200 altın haraca bağladı; beş yıl sonra da ikinci bir sefer düzenleyip buraya 12.000 kişilik bir ordu yerleştirdi.
Hz. Muaviye, Hz. Osman’ın ardından Medine’de halife seçilen Hz. Ali’ye, Hz. Osman’ın öldürülmesi konusunda ilgisiz kaldığını ve suç ortağı olduğu isyancıları ordusunda barındırdığını ileri sürerek biat etmedi. Bunun yanında Hz. Osman’ın yakın akrabası sıfatıyla onun kanını dava etme hakkına sahip olduğunu söyledi ve bunu gerçekleştirmek şartıyla Şam halkından biat aldı. Daha sonra Mekke’de Hz. Aişe, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm üçlüsü etrafında, haksız yere öldürülen halifenin kanını dava etmek için toplanan gruplarla, katillerin cezalandırılması hususunda acele edilmemesi gerektiği görüşünde olan Hz. Ali arasındaki mücadelenin neticesini beklemeyi tercih etti.
Cemel Vakası’nda galip gelen Hz. Ali’nin kendisini tekrar itaate davet etmesi karşısında ona, Hz. Osman’ın katillerini kendisine teslim etmesini ve halifeliği bırakarak şura tarafından yeni bir halife seçilmesi işini sağlamasını teklif etti. Onun bu tavrı iki tarafı Sıffîn’de karşı karşıya getirdi. (Zilhicce 36 / Haziran 657)
Hz. Ali’nin aynı yıl bir Harici tarafından şehid edilmesi, bir diğer Harici’nin aynı zamandaki suikastından yaralı olarak kurtulan Hz. Muaviye, bu gelişmenin ardından Kudüs’te “emîrü’l-mü’minîn” unvanıyla biat aldı.
Hz. Ali’nin yerine halife seçilen oğlu Hz. Hasan, karşılıklı yazışmalar neticesinde bazı şartlarla halifeliği bırakmayı kabul etmesi üzerine, Hz. Muaviye Kufe’ye giderek ondan ve halktan biat aldı. (25 Rebîülevvel 41 / 29 Temmuz 661)
Hz. Hasan bu fedakârlığıyla, Peygamber Efendimizin (asm) onun hakkında buyurduğu “Benim bu oğlum seyyiddir (efendidir)! Ümit ediyorum ki Allah Teala, bununla Müslümanlardan iki muazzam topluluğun arasını ıslah edecektir!” hakikati gerçekleşmiştir. (bk. Buhârî, Sulh, 9; Ahmed, 5/44)
Böylece insanlar barış ve huzura kavuştular. Bu fedakârlık senesine “Âmu’l-Cemâa: Birlik yılı” adı verildi. Bu hareketiyle Hz. Hasan (r.a) Müslümanlar arasında kan dökülmesine mani olmuş, insanların barış ve huzur içinde yaşamalarına vesile olmuştur. (İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, 1/371)
Hz. Muaviye, iç karışıklıklar dolayısıyla yaklaşık on yıldan beri durmuş olan fetih hareketlerini üç ayrı cephede yeniden başlattı.
İlk cephe, Hz. Ali ile mücadelesi sırasında vergi vermek zorunda kaldığı Bizans üzerine 42 (662) yılından itibaren yeniden seferler düzenledi. 49’da (669) karadan ve denizden İslâmî dönemdeki ilk İstanbul kuşatması gerçekleştirildi. 50 (670) yılında Kyzikos (Kapıdağ) yarımadası ele geçirildi ve buradan başlatılan akınlarla İstanbul dört yıl süreyle muhasara edildi (54-58/674-678).
İkinci cephe olan Basra’ya bağlı Horasan ve Sind bölgelerinde de hâkimiyetten çıkan bazı merkezlerin itaat altına alınmasından sonra yeni fetihler gerçekleştirildi. Sicistan’daki merkezlerin ardından Kâbil (44/664), Tohâristan, Kuhistan, Buhara (54/674) ve Semerkant (56/676) alınarak bazı Doğu hükümdarları vergiye bağlandı.
Üçüncü cephe olan İfrîkıye’de Muaviye b. Hudeyc bölgeyi yeniden zaptetti (45/665); onun halefi Ukbe b. Nâfi‘ de Mağrib fetihleri için üs olarak kullanmak amacıyla Kayrevan karargâh şehrini kurdu (50/670) ve harekâtını Atlas Okyanusu’na doğru genişletirken başarılı politikasıyla bölge halkı Berberîler’in İslâm’a girmesini hızlandırdı.
Hz. Muaviye’nin en kalıcı icraatı oğlu Yezid’i veliaht tayin etmesi, böylece devleti veraset kuralını esas alan bir hanedana dönüştürmesidir. Meşhur rivayete göre bunu, Kufe Valisi Mugire’nin tavsiyesiyle ve Müslümanların hilâfet meselesi yüzünden yeni bir anlaşmazlığa düşmelerini engellemek amacıyla yaptığını söylemiştir.
Hz. Muaviye, 60 yılının Receb (Nisan 680) ayında Dımaşk’ta vefat etti ve Babüssagīr Mezarlığı’na defnedildi.
Kendisiyle birlikte “Araplar’ın dâhileri” denilen Amr b. Âs, Mugīre b. Şube ve Ziyâd b. Ebîh’e büyük yetkiler vererek kurduğu devletin temellerini onların yardımıyla sağlamlaştıran Hz. Muaviye muhaliflerine anlayacakları dilden konuşarak yaklaşmaya çalışırdı.
Nâdir yetişen bir diplomat, çevresini iyi tanıyan ve ileriyi gören bir idareci olarak hilim ve teennîyi ilke edinmişti; mecbur kalmadıkça kuvvete başvurmazdı.
Düşmanlarının en ağır hakaretleri karşısında dahi kendini tutar ve soğuk kanlılığını korurdu.
İhsanlarının fazlalığı dolayısıyla hayrete düşenlere bir savaşın bundan çok daha fazlasına mal olacağını, paranın iş gördüğü yerde konuşmaya, konuşmanın iş gördüğü yerde kırbaca, kırbacın iş gördüğü yerde kılıca ihtiyaç duymadığını söylerdi (Yakubi, Tarih, II, 238)
“Dilimle, Ziyad’ın kılıcıyla kazandığı başarıdan daha fazlasını elde ettim” derdi.
İnsanlarla bağlarını koparmamak için azami gayret gösterir ve özellikle kabile reislerine büyük önem verirdi.
Hz. Muaviye, valiliğinin ilk yıllarından itibaren Bizans idarecileri gibi giyinmeye ve onlar gibi yaşamaya başlamıştı. Şam’a gelen Hz. Ömer kıyafetini yadırgayıp kendisini hükümdarlara benzetince cihad ruhunu kaybetmediğini, ancak düşmana yakın oldukları için heybetli görünmek gerektiğini söyleyerek halifeyi ikna etmeyi başarmıştı.
Devletini Bizans müesseselerinden faydalanarak kurmaya çalışan Hz. Muaviye zamanında haciblik, Dîvânü’r-resâil, Dîvânü’l-hâtem ve Dîvânü’l-berîd oluşturuldu.
Ayrıca o saldırılardan korunmak için özel muhafızlar görevlendiren ilk halife idi.
Gayri müslimlere karşı iyi davranan Hz. Muaviye, müşavirlerinden Sercûn b. Mansûr ve özel doktoru İbn Üsâl gibi bazı Hristiyanları sarayında görevlendirmişti.
Alimler, edipler ve şairlerle sohbeti sever, onlardan yararlanmaya çalışırdı. Tarihe de büyük ilgi duyardı. Yemenli tarihçi Ubeyd b. Şeriyye’yi Dımaşk’a çağırarak kendisinden Arap ve Acem meliklerinin hayatlarını anlatan bir kitap yazmasını istemişti.
Tarihçi Mesudi’ye göre Hz. Muaviye günde beş defa halkı dinlerdi. Sabah namazından sonra görevlilerden ülkenin durumuyla ilgili bilgiler alır devamında bir cüz Kuran okurdu. Sonra da bir müddet odasına çekilir, ihtiyaçlarını giderir, dört rekat namaz kıldıktan sonra önemli görevlerde bulunan devlet memurlarını toplar, isteklerini alır, sorunlarını dinler, kendi görüşlerini belirtirdi.
Bu durum kahvaltı esnasında da devam ederdi. Kahvaltı bitince odasına istirahate çekilirdi. İstirahati bittikten sonra, camiye giderek hazırlanmış olan iskemleye oturur, muhafızları yerlerini alınca dileyenlerin kendisine yaklaşmasını isterdi. Her türlü ihtiyaç sahipleri dertlerini anlatırlar, Hz. Muaviye’de gereklerinin yapılması için emir verir, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını giderirdi. İhtiyaç sahiplerini dinlemek günde beş defa tekrar edilirdi.
Yatsı namazını kıldırdıktan sonra, önemli memurlar, saray erkanı ve danışmanları tekrar Muaviye’nin yanına giderlerdi.
Hz. Muaviye gecenin üçte birini memurlarıyla devlet işlerini münakaşa ederek, diğer üçte birini de Arap ve Arap olmayan devlet başkanlarının siyasetleri, tebalarını idareleri, harpleri, hileleri gibi konularda anlatılanları dinleyerek geçirirdi. Sonra da mutfaktan gönderilen helva ve hamur tatlıları yenirdi.
Hz. Muaviye gecenin son bölümünü ise uyku ile geçirirdi. Eğer uyku tutmazsa, sarayda görevi sadece kitap okumak veya ezbere tekrar etmek olan kişiler çağrılır ve yeniden meliklerin hayatları, harpleri, siyasetleri, hileleri gibi konuları onlardan dinlerdi.
Sonra da yeni bir güne başlamak üzere sabah namazına giderdi. (bk. Mesudî, 3/31-32)
Hz. Muaviye öldüğünde, arkasında sınırları Arap Yarımadası, Suriye, Irak, İran, Mısır, Azerbaycan, Anadolu’nun bir kısmı ve Kuzey Afrika’ya kadar uzanan bir devlet bırakmıştır. Bu yönüyle, Hz. Ömer’den sonra İslâm Hilafetini ikinci olarak yeni baştan kuran bir Devlet Başkanı olduğu söylenebilir. (Philip K. Hitti, Siyasî ve Kültürel İslâm Tarihi, çev. Salih Tuğ, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1989, 2/308)
Hz. Muaviye’nin, uzun ve zorlu geçen siyasî hayatının sonunda söylediği şu sözler oldukça anlamlıdır:
“Keşke Zû-Tuva vadisinde Kureyş’ten bir adam olsaydım. Ben bu işten pek fazla bir şey anlamadım.” (İbn Asakir, 59/61,223; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 5/201)
Hz. Peygamber’den 163 hadis rivayet etmiş, bunlardan dördü Buhârî ve Müslim’de, beşi yalnız Buhârî’de, dördü de sadece Müslim’de yer almıştır.
Hz. Muaviye ile ilgili yazılan bazı eserler şöyledir:
İbn Ebü’d-Dünyâ, Ḥilmü Muaviye
İbn Ebû Âsım Fezailü Muaviye
Gulâmu Saleb Fezailü Muaviye
Ebû Yalâ el-Ferrâ Tebriʾetü (Tenzîhü) Muaviye
Ubeydullah b. Muhammed es-Sakatî Fezailü Muaviye
İbn Hacer el-Heytemî Taṭhîrü’l-cenân ve’l-lisân ʿani’l-ḫuṭûr ve’t-tefevvüh bi-s̱elbi Muaviye b. Ebî Süfyân
Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet
Kurban Hizmeti - 7/24 Güvenilir Hizmet
Kurban Hizmeti olarak, ibadetlerinizde size destek olmak ve ihtiyaçlarınıza cevap vermek için 7 gün 24 saat hizmetinizdeyiz. Her zaman yanınızda olmayı ilke edindiğimiz hizmet anlayışımızla, kurban bağışlarınızı güvenle gerçekleştirebilmeniz için buradayız.
Kurbanlık Fiyatlarımız:
- Keçi: 1750 TL
- Koyun: 2000 TL
- Koç: 2250 TL
Bizimle iletişime geçmek çok kolay! Sorularınız, bağışlarınız ve bilgi almak için 0551 928 5784 numaralı telefonumuzdan her zaman bize ulaşabilirsiniz.
Kurban ibadetlerinizi en sağlıklı ve doğru şekilde yerine getirmeniz için Kurban Hizmeti olarak yanınızdayız. Güvenilir, şeffaf ve profesyonel hizmet anlayışımızla her zaman hizmetinizdeyiz.
Sizin için buradayız!