Değerli kardeşimiz,

Öncelikle şunu bilmeniz önemlidir: Acı çekme noktasında siz yalnız değilsiniz. Hadis-i şerifin vurguladığı gibi“la râhate fid dünya”, yani dünya hayatında rahat yoktur.(bk. Ahmed İbn Hanbel, Zühd, s. 128) Çünkü “Dünya ahiretin tarlasıdır.”(bk. Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, I, 412) Tarla çalışma yeridir ve çalışan rahat aramaz.

Herkesin hayatında farklı acılar ve zorluklar vardır. Bu, insan olmanın bir gereğidir, bir insanlık gerçeğidir. Bu gerçeği kabul ederseniz hem kendinizi seçilmiş bir kurban gibi görmezsiniz hem de acılarınızı normalleştirebilirsiniz.

Nasıl denize giren insan dalgaların varlığını kabul ettiğinde onlarla boğuşmak yerine nasıl üste kalacağını düşünür ve yüzmenin keyfini çıkarır, aksi hâlde dalgalar onu boğar.

Aynen öyle de dünya hayatının zorlukları ve acılarını denizin dalgaları gibi normal görüp dersler çıkarmaya, mükemmelleşmeye vesileler olarak görmek gerekir.

Dünya, Ahiretin Bir Mezrasıdır

İslam dini, dünya hayatını bir tarla olarak görür, burada ekilecek amellerin karşılığını inşallah ahirette toplayacağımızı belirtir.

Dolayısıyla dünya hayatında çekilen acıların karşılığını, dünyada değil, sabretmek ve tevekkül etmek şartıyla inşallah ahirette alacağız. Acıların karşılığını burada beklemek, ebedi hayatımızda yaşayacağımız güzellikleri fani, geçici dünya hayatında kullanmak anlamına gelir ki, değmez.

Acıların Manevi Karşılığı Var

Bununla beraber, aslında dünya hayatında çekilen acıların manevi bir karşılığı da var. Bediüzzaman Hazretleri, Kuran ve hadis-ı şeriflerden yola çıkarak, acıların insanı mükemmelleştirdiğini söyler. Yani acılar yüzünden kişi bilgelik, derin bir farkındalık, dayanaklık kazanır, olgunlaşır, sabrı ve tevekkülü öğrenir, hayatın anlamını daha iyi kavrar.

Olaya böyle bakarsanız bunların da manevi bir karşılık olduğunu görürsünüz.

Unutmamak gerekir ki, “Cenab-ı Hak bir abdini severse, dünyayı ona küstürür, çirkin gösterir. İnşallah sen de o sevgililerin sınıfındansın.”

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet