Değerli kardeşimiz,

Uluslararası ilişkilerde Müslüman bir bireyin bir başka ülkeye seyahatinde esas olan mütekabiliyet ve güvenliktir. Bu güvenlik ilkesi çerçevesinde, bir Müslümanın dilediği ülkeye seyahat etmesinde dinen bir sakınca yoktur.

Kişinin seyahati ve seferilik esnasında seferilik hükümlerinden yararlanabilmesi için ise, İslam alimleri arasında bu kimsenin ne amaçla seyahat ettiğine bağlı olarak farklı hükümler verilmiştir. Genel olarak fukaha arasında seyahatte meşakket illet olarak alınmadığı gibi, seyahatin hangi amaçla yapıldığı da seferilik için illet sayılmaz. Sırf seyahat yapmış olmak seferilik hükümlerinden yararlanmak için yeterlidir.

Ancak Şafiîlere göre, seyahat mubah bir iş için olmalıdır. Yol kesmek, adam öldürmek, hırsızlık etmek gibi haram bir iş için seyahat eden kimsenin seferilik hükümlerinden yararlanması caiz değildir. Bu itibarla kişi seyahatini ticaret, gezme, ilim ya da İslamı yayma maksadıyla yapması halinde seferi sayılır. Bu durum ahalisi Müslüman ya da gayri müslim bir ülkeye kişinin seyahat etmesiyle değişmez.

Hanefilere göre ise kişinin seferi sayılması için yolculuğunu meşru bir iş için yapması şart değildir.

“Bir kimse ancak i’la-i kelimetullah için yurt dışına çıkabilir.” görüşü, İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye ait değildir. İslam âlimlerine göre de böyle bir görüş doğru değildir. Kişinin sefere ticaret için gitmesi durumunda da üç ay sınırlaması yoktur.

Müslüman bir kimsenin “dârülharp” diye tabir edilen gayri müslim bir beldede ikamet etmesinde de bir sakınca yoktur. Ancak tabirin ikinci anlamından yola çıkarak, savaş halinde olan bir beldede kişinin can, mal ve din güvenliği tehlikede ise, bu beldeden seyahat etmek gerekir.

Bir Müslüman hangi amaçla olursa olsun, bulunduğu gayri müslim bir beldede ölmesiyle cehennemlik olmaz. Kişi nerede ölürse ölsün esas olan iman ve amelidir.

İlave bilgi için tıklayınız:

– Müslümanın, Müslüman olmayan ülkede yaşaması câiz midir?

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet