Değerli kardeşimiz,

Flew’in düşünceleri tutarsızdır.

Her şeyden önce, ateist olduğu dönemde hangi tanrının inkarcısı olduğu belli değildir.

Eğer ateistliğinde Hristiyan tanrısını inkâr ediyordu ise, şimdi onu kendinden uzak olarak onu nitelemesi, gizli bir kabulü de beraberinde taşımaktadır.

Yok, şimdi inandığı kendince bulduğu tanrısını önceden inkar ediyor idiyse, bu nasıl bir tanrıdır belli değildir.

Ayrıca onun düşüncesinde, dinlere ait tanrı inançlarının varlığını devam ettirdiği görülmektedir. En azından üç ayrı tanrı ile uzak, çok uzak ve yakın ilişki içerisindedir.

Bu ise çok tanrıcı bir yaklaşım olmakla kökendeki ateizmin teizme karşıt tekçi yapısı ile çelişmektedir.

Hristiyan tanrı anlayışı sevgi üzerine kuruludur ve “Tanrı sevgidir” şeklinde ifadesini bulur.

İslam’ın Allah inancı ise, tüm isimleri ile nihayet kemaldeki ilahi zatlıktır.

Buna göre Flew sevgiden uzak olmakla birlikte mutlak kemalden de çok uzak bir tanrıyı bulduğunu söylemekte ve anlaşılan kendi iç dünyasının karanlık yönünü keşfetmektedir.

Üstelik İslam’ın;

– Korku ve dehşet üzerine kurulu olduğunu söylemek,
– Sevgi kaynaklı itaat ve teslimiyeti korku ile tanımlamak,
– İlahi kemal, cemal ve yücelik karşısında duyulan hayranlık ve ürpermeyi ise dehşet olarak anlamak gibi nevrotik bir durumdur.

İslam’ı yaşarken korku ve dehşet içinde kalmış bir Müslüman gösterilemeyeceği gibi, tüm tarih boyunca ve günümüz dünyasında Müslümanlara korku ve dehşeti yaşatan pek çok İslam düşmanı bulunmaktadır.  

İlginç olan ise, Flew’in Yahudi tanrısına ait tanımlamalarına duyulan ihtiyaçtır.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet