Değerli kardeşimiz,

Allah’ın iki türlü kanunu var.

Biri, evreni sevk ve idare eden kanunlarıdır. Bunlara “sünnetullah” denir, kudret sıfatından gelir. Bu kanunlara bazıları hata ederek tabiat kanunları der.

Allah’ın kainatta koyduğu bu kanunlar, sabittir, mümin ve kafirler için eşit olarak uygulanmaktadır. Bu kanunlara karşı gelmenin cezası dünyada ve peşin olarak verilir.

Mesela, bulaşıcı mikroplara karşı kendini korumayan kişi, -ister mümin olsun ister kafir-  hastalanır. Ancak Allah, bazen peygamberlere ve veli kullarına karşı mucize ve keramet olmak üzere bu kanunları uygulamamıştır.

Allah’ın diğer kanunları ise insanların söz ve davranışlarını tanzim ve idare eden kanunlardır ki Allah’ın kelam sıfatına dayanır, Allah bu kanunları vahiy yoluyla peygamber vasıtasıyla insanlara bildirmiştir. Buna “şeriat” adı verilir ki, Kur’an ve Sünnette şekillenmiştir.

Bu kanunlara uyup uymama, imtihan sırrı gereği olarak insanın hür iradesine bırakılmıştır. Bu kanunlara uymamanın cezası genellikle ahirete bırakılmaktadır. Ancak zulüm gibi insanların aşırıya kaçmaları durumunda, zaman zaman dünyada da cezalandırılır. Bu ceza insanların kendi elleriyle yaptıkları ile karşı karşıya kalmasıdır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki Allah, insanları ibadete, camiye ve Kâbe’ye davet etmektedir. Davete icabet edenleri çeşit çeşit mükafatlarla müjdelemektedir.

Eğer bir hastalık, bir bela ve musibet gibi nedenlerle insanlar camiye, Kâbe’ye gidemiyorsa, bu, insanların veya ülkelerin sebep olduğu ve yaydığı hastalıktan kaynaklandığını; Kur’an ve sünnetin çizgisinin dışına çıkıldığından meydana geldiğini söyleyebiliriz.

Kur’an ve sünnette helal (sağlık)lı yiyecek ve içecekler belirtilmiştir. Başta temizlik olmak üzere koruyucu hekimlik adına Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselam tavsiye uygulamaları, günümüz modern tıbbı ve dünya sağlık örgütü de tavsiye etmektedir.

Bunları terk etmek veya bazı ihmalkarlıklar sonucu insanoğlu birtakım hastalıklarla bedelini ödemektedir.

İslam’ın amacı bütün insanların ilahi kanunlara uyup dünya ve ahiret huzurunu elde etmesidir. Akıl ve bilimin hükmettiği günümüzde, ilahi kanunlar gün geçtikçe daha da önem kazanmakta ve bilim adamlarının ilgi odağı haline gelmiş bulunmaktadır.

Bu nedenle insanların sebep oldukları hastalıklar, -direkt veya dolaylı olarak– yine insanı mümin kafir farkı olmadan vurmaktadır.

Yaygın ve bulaşıcı hastalık sebebiyle insanların camiye gitmemeleri yine Allah’ın emridir. Çünkü Allah “Kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara, 2/195) buyurur.

Bu nedenle eğer camiye veya Kâbe’ye giden yolda tehlike varsa, dinen gitmek caiz görülmemiştir.

Özetle, her insan Allah’ın hem kainat kanunlarına hem de şeriat kanunlarına uymakla mükelleftir. Eğer salgın hastalık gibi bir durum varsa, Allah’ın emaneti olan bedenini ve diğer insanları korumak için gerekirse camiye de Kâbe’ye de gitmez; böylece yine Allah’ın emrine uymuş olur.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet