Değerli kardeşimiz,

İman, Allah tarafından kalbe bırakılan bir nur olarak tarif edilir. Buna göre iman nuru, yalnız kişinin çalışarak elde ettiği / kazandığı bilgilere değil, Allah’ın lütfettiği ve sezgi yoluyla gelen bilgelere de ışık tutmaktadır. Bu nur, hem şuurî, hem de gayr-i şuurî olan melekelere, duygulara, latifelere de yansımaktadır. Aşağıdaki ayetlerden bunu anlamak mümkündür:

“Allah, kimi hidâyete erdirmek isterse, onun kalbini İslam’a açar.” (Enam, 6/125).

“Allah, kimin kalbini İslam’a açmış ise, artık o Rabbinden bir nur üzerindedir.”(Zümer, 39/22).

Dikkat edilirse, ayetlerde kişinin özel çabasıyla kazandığı bilgiyle değil, Allah’ın lütfuyle kalbinin açıldığına vurgu yapılmaktadır. Birinci ayette, doğru yolun bulunması, kalbin İslam’a açılmasına bağlı olduğu, ikinci ayette ise, kalbi İslam’a açılan kimsenin artık özel bir nur, bir ışığa sahip olduğuna işaret edilmektedir.

Kur’an’ın her bir harfine en az on sevap verileceğini ifade eden hadislerde, anlamının bilinmesi gibi bir şart yer almamaktadır. Nitekim yiyeceklerin ve içeceklerin içeriğinde hangi gıdaların olduğunu bilmeyen bir kimse, bunları yemekle onlardan istifade edebileceği gibi, Kur’an ayetlerinde hangi anlamların olduğunu bilmeyen bir kimse de onu okuyarak ya da dinleyerek o anlamlardan istifade edebilir.

Bununla beraber, mum ışığına da güneş ışığına da, ışık denildiği halde, aralarındaki fark mum ile güneş kadardır. Bunun gibi Kur’an okuyan ya da dinleyen kimselerin ondan alacakları nur ve ışık da kişinin imanına, ibadetlerine, günahlardan sakınmasına ve Kur’an’ı anlayıp yaşamasına göre farklı olabilecektir.

Ayrıca güneşe gönlünü açan çiçek ve güllerin; aynaların ve parlak şeylerin onun renginden aldıkları güzellikleri almaları ve bizlere göstermeleri gibi, Kur’an güneşine gönlünü açan müminler de o güneşin güzelliklerini alırlar, bazen başkalarına da gösterirler. Önemli olan o güneşe gönlümüz açabilmektir. Her mümin aynasına göre o güneşten feyizlerini ve nurlarını alacaktır.

O halde, İslam’ın kaynağı olan Kur’an-ı Hakim’in okunmasından dolayı gönüllerin açılacağından şüphe etmemek gerekir. Şu var ki, manayı bilen, takvalı olan gönüllerin hakikate, nurlara açılması daha geniş bir çapta cereyan etmesi söz konusu olabilir.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet