Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, çorbanın tuzuna diliyle bakmak yerine gözüyle bakan kişi, gözüne zulmetmiş olur ve bu zulmün cezasını da acıyla, ızdırapla, sıkıntıyla ve görme bozukluğuyla kendisi çeker, bunun faturasını gözü lütfeden zata kesmek insaf ve vicdana sığmaz.

Aynen bunun gibi, kendisine lütfedilen bu mükemmel bedeni ve ruhu alkol gibi haramla zehirleyen ve zulmeden kişi, kendi zalimliğinin faturasını -haşa- Allah’a kesmesi de yine insafa ve vicdana sığmaz.

Bu durumda kişinin “kendim ettim kendim buldum” demeli, tövbe edip Alla’ın sonsuz affetme ve bağışlama rahmetine sığınmalı:

“(Tarafımdan onlara) de ki: Ey kendilerine karşı aşırı giden kullarım, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü o, çok esirgeyen, çok bağışlayandır.” (Zümer, 39/53)

Sorunuza gelince:

Alkolün kimyasal formülü: C₂H₆O şeklindedir. Yani yapısında iki karbon 6 hidrojen ve bir oksijen elementi vardır. İnsan bedeninde kimyevi reaksiyon sonucunda yapısı ve özelliği değişir. Alkol etkisi kalmaz. Ancak, alkolü teşkil eden elementler kanda ve giderek hücrelerde görev alacaklardır.

Ayrıca konu sadece bedensel değil, ruhsal açıdan da önemlidir. 40 gün meselesi, aynı zamanda kişinin manevi olarak arınması ve bu kötü alışkanlığın etkilerinden kurtulması için bir fırsat olarak da değerlendirilebilir. Bu süre zarfında kişi, Allah’a daha çok yönelerek, dua ederek ve diğer salih amelleri yaparak manevi bir temizlenme yaşayabilir.

Demek ki konuya bu açılardan da bakılması gerekir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir husus, namaz konusudur. Sarhoşluğu geçen kimse hemen namazını kılmalıdır. Bu kula düşen mecburi görevdir. Kul görevini yerine getirmekle mükelleftir. Bu namazın sevabı ve yapılacak duaların kabulü Allah’a bakan yönüdür. Elbette haramlardan ve günahlardan uzak bir ağızla yapılacak duaların kabulü kuvvetle ümit edilir.

Bu hadis-i şerif, içki içmek gibi bir günaha niyet eden kişiyi bu günahtan sakındırmaya yöneliktir. Yoksa bir Müslüman günah işlemekle namazı asla terk edemez, zira bir farzı zamanında yerine getirmek farzdır, bunu terk eden ayrıca büyük günah işlemiş olur.

Özetle, haram bir lokma sadece boşaltım sistemiyle ilgili değil, aynı zamanda sindirim sistemiyle, kan ve hücrelerle de ilgilidir. Bu haramın kandan ve hücrelerden atılması elbette zaman alacaktır, bu da ibadetleri yok etmese de sevaplarına etki etmektedir.

İşte Peygamberimizin (asm) dikkat çektiği konu budur ve manevi bir koruyucu hekimlik olarak haramdan uzak tutmaya yöneliktir, şefkatin, merhametin ve hikmetin göstergesidir.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet