Değerli kardeşimiz,

– Öncelikle ifade edelim ki, aldatılan kişi bundan sorumlu olmaz, aldatan sorumlu olur.

– Aldatılmak, öldürülmek, cennet veya cehenneme gitmek hepsi kaderde vardır.

Fakat kaderi bilmek lazımdır. Kader, Allah’ın ezeli ilminin bir nevidir. Yani yaratılmış ve yaratılacak olan bütün varlıkların bütün keyfiyetleriyle Allah’ın malumu olması bir kaderdir. Ancak, ilmin bir nevi olan kader, kudret sıfatı gibi zorlayıcı değildir. 

Eski âlimlerin eskimez ifadeleriyle: “İlim maluma tâbidir.” Yani bir şey nasıl olacaksa ilim ona öyle taalluk eder. İnsanın yaptığı bir işi olarak düşündüğümüzde “Allah’ın ilmi ve kaderi, insanın özgür iradesiyle yaptığı, yapacağı işlere bakar. Böylece insanın özgür iradesi dışında herhangi bir şey ona zorla yaptırılmaz. Zira bu tür bir muamele haksızlık ve adaletsizlik olur.”

Bu konuda Allah’ın beyanı,

“Eğer senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. Ama bunu irade etmedi. Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın?” (Yunus, 10/99)

mealindeki ayette çok açıktır.

Bunun anlamı şudur: Allah sebebi de sonucu da yaratır. Fakat imtihan söz konusu olduğunda, sebebin de müsebbebin de hakkını verir. Burada sebep insandır, hakkı ise özgür iradesini kullanmasıdır. Müsebbep ise insanın yaptığı işlerdir, hakkı ise Allah tarafından yaratılmasıdır. 

– Konumuzda aldatan var, aldatılan vardır. Her ikisi de imtihana tabidir. Ancak aldatan zalim, aldatılan mazlumdur. Mazlum aldatılmak istemese bile, imtihanı kaybedecek olan zalim aldatmaktan vazgeçmeyebilir.

Aldatılmamak için üzerimize düşen bütün helal ve meşru olan her türlü maddi ve manevi sebeplere uyacağız, gerekirse yer değiştirmek, uzmanından destek almak gibi tedbirleri de almakla beraber, dua edip Rabbimize iltica edeceğiz.

İlave bilgi için tıklayınız:

– Kader konusunda detaylı bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet